Güncel demokrasi tartışmaları, ağırlıklı olarak demokrasi “sonrası” bir duruma dair açılımlar sunma yarışındaki modernizm karşıtı ya da sonrası yaklaşımları içeriyor. Burada ise, demokrasi düşüncesinin, hatta doğrudan demokrasinin “ötesi”ne taşan bir tartışma dile getirilecek. Bu tartışmanın ana ekseni anarşizmdir.
Anarşistler çok geniş bir görüş yelpazesine sahip olmalarının yanı sıra, kimi zaman mantıksal akıl yürütmeyi de sekteye uğratır şekilde, sistematik çözümlemelere karşı çıkan bir düşünce tarzını benimserler.[1] Ancak bu çeşitlilik içerisinde, “anarşizm”den anlaşılması gereken ne Orhan Gencebay’ın biçimsel nihilizmi, ne de çArşı grubunun çember A’sında ifadesini bulan futbol fanatizmidir. Anarşizm, “modern” biçimiyle muhtemelen Laçiner’in betimlediği gibi “Aydınlanma’nın asi çocuğu” olarak doğmuştur.[2] Ancak, Stirner’ın “bireyci”liğinden Bakunin’in “bizci”liğine, Proudhon’un “karşılıkçı”lığından Kropotkin’in “özgeci”liğine çeşitlenen tarihselliği içerisinde farklı çağrışımları da barındırır.
Anarşizm ve Temsili Demokrasi
Bütün bu farklı yolların ortaklaştığı noktada, anarşizmin bireysel tercihe öncelik tanıyan özgürlükçülüğü yatar. Anarşizmin hedefi, bütünüyle gönüllü örgütlenmelerden oluşan, devletsiz bir toplumdur.[3] Böylesi bir toplum, ancak zora dayalı…
View original post 3.247 kelime daha